İş

Türkiye’deki Balkan sanatçıları: ‘Premier’ sergisi Art Gallery 1881’de açıldı

Abdullah Ezik

Burcu Çığır ve Cenk Çığır’ın yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendiği; Belgrad Šumart Derneği Kurucu Lideri Jelena Simiç (MSc) ve Program Yöneticisi Profesör Nenad Peric’in ortak yapımcılığını üstlendiği “Premier” başlıklı küme standı geçtiğimiz günlerde izleyicilerle buluştu. Uluslararası birçok değerli sanatçının yer aldığı stant, başta fotoğraf, heykel ve fotoğrafçılık alanında olmak üzere birçok uluslararası ismi ilk kez ön plana çıkardı.

Geçtiğimiz günlerde Arka Gallery 1881’de gerçekleşen “Premier” standında Türkiye’ye ilk kez gelen Balkan sanatçılar Željko Đurovi, Ema Bregovi, Gala Čaki, Mihaela Olujić ve Jelena Simić adlı Šumart ile konuştuk.

“Premier” standı Türkiye’de ilk kez sanatseverlerle buluşuyor. Öte yandan bu sergiyi düzenleyen Arka Gallery 1881’in ilk etkinliği/sergisi. Öncelikle Türkiye’de ilk kez bir standın parçası olmak sizin için ne ifade ediyor?

Zeljko Đurovi: Evet, buraya ilk defa geliyorum. Stand ve galeri için çok heyecanlıyım. Rezidansın mülkiyetinden, İstanbul’dan ve buradaki çevreden çok etkilendim. İnsanlarla çok iyi ilişkilerim vardı. Herkes çok cömert ve iyimser. Burada evimi hissettim. Sırbistan’dan geliyorum ve Türkiye ile Sırbistan arasında yakın bağlar var. Ortak bir geçmişimiz, bir kökümüz var. Tarihi geçmişimiz bu bağı özel kılıyor. Ben de bu standın modülü olmaktan onur duyuyorum.

Emma Bregovi: Balkan ve Slav kökenli zanaatkârlar olarak yeni işbirlikleri yapmak istedik. Ben yeni ve genç bir sanatçıyım. Ne de olsa eski Yugoslavya’nın bir parçasıyız. Bütün Balkan ülkeleri olarak bir orta yol bulmamız gerektiğini düşündük. Böylece İstanbul’da yeni bir galeri ile yeni bir standın parçası olduk.

Mihaela Oluji: Evet, İstanbul’a ilk kez geliyorum. İstanbul’u ve galeriyi çok sevdim. Bu stanttan ve davetten onur duydum. Beni çok etkiledi ve ilham verdi. Oryantal gücü gerçekten sevdim. Bu süreçte Summart ile birlikte hareket ettim. Bu davet onlar aracılığıyla bize ulaştı. Bizim için çok iyi gitti. Bu fırsatla İstanbul’da olmak iyi bir teklif olarak geldi.

İlk defa böyle bir galeride temsilinizin olması sizin için özel olmalı. Galeri/kurum ile aranızdaki bağ nasıl kuruldu?

Jelena Simi’den Šumart’a: Uzun zamandır burada olmak istiyordum. Son olarak Balkan esnafıyla Türkiye’de bir stant düzenleme fırsatı doğdu. Biz de bu standın bir modülü olmak istedik. Doğu Avrupa ve Balkan kökenli sanatçılar ile Türkiye arasındaki bağların güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. İstanbul bu topraklar için çok değerli bir yerde duruyor. Bu stant, daha fazla iletişim ve işbirliğinin ilk adımı olarak görülebilir. Gelecekte çok daha büyük işler yapacağız. Bu nedenle bu tür bir temsilde bulunmak ve Türkiye ile başta Sırbistan olmak üzere Balkan ve Doğu Avrupa ülkeleri ve bu ülkelerdeki sanatçılar arasında bağlar kurmak/geliştirmek bizim için çok değerli. Bu durumdan çok memnunuz.

Gala Çaki: Jelena tüm süreci bizim adımıza yönetti. Stand, burada işlerin yapılması için tüm sorunlarla ilgilendi. Bu, birçok farklı milletten insanın yaşadığı çok büyük, üst düzey bir şehir. Tüm bunları yönetmek elbette kolay olmadı. Jelena sayesinde bu süreci daha kolay atlattık.

Emma Bregovi: Öncelikle galeri bana ulaştı. Ben solo bir sanatçıyım ve rastgele bir galeri tarafından temsil edilmiyorum. Bana galeriden bahsettiler ve ilk kez bu stantla seyirciyle buluşacaklarını söylediler. Bu benim için çok değerli bir fırsattı. Balkanlı bir sanatçı olarak burada olmaktan heyecan duydum. Teklifi hemen kabul ettim.

Mihaela Oluji: Çalışmamı beğendiler ve Summart aracılığıyla benimle iletişime geçtiler. Daveti hemen kabul ettim ve resmi görüşmeler yaptık. Ondan sonra maceram başladı.

Mihaela Oluji ve Abdullah Ezik

‘KADIN TEMSİLİ BENİM İŞİMDE ÖNEMLİ YER ALIYOR’

İşinizi yaparken ana motivasyonunuz, ana ilham kaynağınız nedir?

Zeljko Đurovi: İşimde fevkalade değerli bir yer tutuyor. Fantastik sanatla uğraşırım. Özel bir yerde duran eski Yugoslavya ve Sırbistan esnafının ortasındayım. Hanımlar, kadın temsili benim çalışmalarımda çok değerli bir yer tutuyor. Hanımın etrafında şekillenen bir Akdeniz ruhu vardır. Bunlar benim için değerli başlıklar.

Gala Çaki: Çoğunlukla insanları boyamayı ve onları işime getirmeyi seviyorum. Duygular, ilişkiler, etkileşimler benim için çok değerli. Bütün bunlar benim de keşfetmeme izin veriyor. İnsanlar bana nasıl hissettiklerini yansıtıyor, bu da benim kim olduğumu düşünmeme neden oluyor. Onları da boyamıyorum. Umarım başarılı olurum.

‘BÜTÜN TOPLUMSAL SORUNLARI MEDYAYA, SANATA TAŞIYALIM VE GÖRÜNÜR YAPMALIYIZ’

Türkiye çok düşündürücü bir süreçten geçiyor. Deprem, pandemi, toplumsal sorunlar bu dönemde oldukça etkili. Balkanlar ve Orta Asya ise birçok sorunu kendi içinde barındıran bölgelerdir. Yakın tarih malum… Siz de böylesine sıkıntılı bir dönemde bir stant aracılığıyla seyirciyle buluştunuz. Bu tür sosyal durumlar/sorunlar işinizi nasıl etkiliyor?

Zeljko Đurovi: Bu tür olaylar elbette beni ve sanatımı etkiliyor. Çalışmalarımdaki yansımalara bu tür olaylar üzerinden yaklaşmak mümkün. Bayanlar her şeydir. Başında ve sonunda oradadır. Hayatın ortasındalar. İrade, güç, tutku, kardeşlik… Kadınsız hiçbir şey olmaz.

Gala Çaki: Bu tür durumlar beni çok etkiliyor. Duygusal etkileşime çok açığım. Ukrayna’da, Balkanlar’da, Orta Asya’da yaşananlar malum. Tüm bunları medyaya, sanata taşıyarak görünür kılmamız gerektiğini düşünüyorum. Bütün bunlar insanların kendilerini ifade edebilmeleri ve olup biteni gösterebilmeleri açısından çok değerli. Sonuçta insanız ve birbirimize sahip çıkmak zorundayız. Sanatın da bu açıdan özel bir işlevi vardır. İnsanları ve onların duygularını masaya yatırmalıyız.

Emma Bregovi: Maalesef ülkeniz için çok kötü bir süreç. Sanatçılar bu tür olaylardan, acılar ve toplumsal gelişmelerden etkilenmektedir. Onları işe götürür. Sanat bir anlamda bugün var olanın esere yansımasıdır. Acı, savaş, tıkanıklık karşısında çaresiziz. Söylemesi oldukça zor ama acı bize kendimizi hatırlatır. Bunları sanat yoluyla göstermek de son derece değerli.

Mihaela Oluji: Dünya olarak çok kötü bir dönemden geçiyoruz. Açlık, savaş, yıkım, doğal afetler… Kişisel gelişime önem veririm. Çalışmayı bir eğlence aracı olarak görüyorum. Bu tür işleri severim. Ben de dünyayı bu formda algılıyorum. Her şey kişinin içinde başlar. İnanıyorum. Sanat benim için aşk demektir. Kötü insanları da severiz ama bu sevgimize zarar vermez. Sanat böyledir. Zor zamanlardan geçiyoruz ama bu bizim sanata olan arzumuzu zedelemiyor ve bu çalışmalarımıza yansıyor. Bir insan olarak, tüm bu kötü şeylerden geçmemiz gerektiğini düşünüyorum. Tanrı ile doğuştan bir bağlantımız olduğuna ve onu savunmamız gerektiğine inanıyorum. Sevgiyle hareket eden herkes huzuru bulur. Bu biz sanatçılar için de geçerli.

Geçmişten günümüze Türkiye ile Sırbistan ve Balkanlar arasındaki bağlar hakkında çok konuşuluyor. Bu bağın ve bu türden tarihsel/toplumsal bağların bir sanatçıya yansıması konusunda neler söylersiniz?

Gala Çaki: Evet, evet, aslında neredeyse bire biriz. Yıllarca Osmanlı çatısı altında birlikte yaşadık. Türkiye’den ve Türkiye’nin Balkanlar’a getirdiği kültürden çok faydalandığımızı düşünüyorum. Orta Asya’yı da onlar sayesinde tanıdık. Her ülkenin kendine has kültürü vardır. Kendi kültürümüzle paralel olarak Türk kültüründen de etkilendik, onunla büyüdük. Hayat biraz böyle aslında.

Emma Bregovi: Evet, bu bağlar bizim için çok değerli. Bildiğiniz gibi Osmanlı İmparatorluğu ile aramızda asırlık bir tarih var. Bu geçmişin kültüre yansımaları da söz konusudur. Aramızdaki ilişkiyi gösteren birçok sembolden bahsetmek mümkün. Bu bağlantıya, bağlantıya ve görüşlere hayran kaldım. Nesnelerle/nesnelerle çalışan bir sanatçı olarak bu tür semboller benim için son derece değerli. Bu kültürel mirasa gönderme yapan sembol ve nesnelere de çalışmalarımda yer veriyorum. Bunların hepsinden ilham alıyorum.

‘İLHAM ALIYORUM, YAKALIYORUM VE ÇİZİYORUM’

Kendi sanat, biçim ve ideal anlayışınızı nasıl tanımlarsınız?

Gala Çaki: Çok güçlü. Kadınların sanatta daha fazla rol almaları gerektiğini düşünüyorum. Resimlerimdeki hanımlar aracılığıyla dileklerimi görünür kılmak, bu formda dile getirmek istiyorum. Bu benim biçim ve sanat anlayışım açısından değerli bir konu.

Emma Bregovi: Anıtsal heykelleri severim. Neden böyle bir eğilimim olduğunu tam olarak bilmiyorum. Sanırım artık var olmayan bir ülkede doğduğum için olabilir. Filmlerden, kökenlerimizden, karmaşık geçmişimizden ilham alıyorum. Nesnelerle birlikte çalışıyorum, onlar da etkili oluyor. Bazı nesnelerin kendi gelenekleri ve anlamları olduğunu düşünüyorum. Bu bence iyi bir şey. Bu halde yeni anlamlar, yeni kimlikler, yeni arayışlar içine giriyorum; çünkü bugünlerde her şeyin iç içe geçtiğini ve daha karmaşık hale geldiğini fark ediyorum. Uçlar, ormanlar, nehirler… Sanat tüm bu olumsuzlukları aşmak zorundadır. Sürekli açık bir pencere gibi içini dışa yansıtmalıdır.

Mihaela Oluji: Belçika’da okudum ve sanatımı orada şekillendirdim. Çalışmalarımda renkleri ve renkleri kullanmayı seviyorum. Duygularımı renklerle yansıttığımı düşünüyorum. Bu şekilde kendimi dışarı atıyorum. Ayrıca çalışmalarımda bazı boşluklar bırakmayı ve bu formda ağır görünmekten kaçınmayı seviyorum. Daha hafif görüntüleri severim. İlham gelir, anı yakalarım ve resim yaparım. Benim için tüm süreç bu.

Resmi anlamda bir sanatçısınız, doğrudan sanat eğitimi almışsınız. Bu da çok tartışılan bir konu. Sanat eğitimi almış ya da almamış sanatçılar… Bu bahisle ve nereden geldiğinizle ilgili bir eğiliminiz var mı?

Mihaela Oluji: Evet bu çok tartışılan bir konu ama bence böyle bir zorunluluk yok. Bence bu daha çok kişisel bir şey ve bir eğilim. Benim için değerli ama öyle olmak zorunda değil. Bir sanatçı olarak doğarsın ya da doğmazsın. değerli olan budur.

Takip etmekten ve sahip çıkmaktan hoşlandığınız özel isimler var mı?

Emma Bregovi: Kesinlikle. Mesela Adel Abdessemed’in eserlerinden ilham alıyorum. Mona Hatoum benim için çok değerli bir isim. Çağdaş Rumen sanatçıları takip etmeye çalışıyorum. Sanat eğitimi aldığım okuldan tanıdığım Mircea Cantor yine güzel bir örnek. Cantor’a bunun nesneler ve kültürle ilişkisini değerlendirme biçimini veriyorum. Hepimizin bir kültürü ve sosyal hayatı var. Bunları işe getirmek bazen çok ilham verici olabilir. Ben de açık fikirli bir insanım. Bu tıbbi etkileşimler beni çok etkiliyor.

sefaatliajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu